Amerika merkezli Breaking Defense sitesi “Reisi kazası krizindeki bir Türk İHA’sının İran’ın İHA kabiliyetleri hakkında ortaya koydukları” başlıklı haber yayımladı.
Haberde, Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan’ı taşıyan helikopterin Azerbaycan sınırı yakınlarında düşmesinden saatler sonra İran’ın bölgedeki komşusu Türkiye’ye ulaşarak yoğun siste kaza yerinin bulunması için yardım istediği hatırlatıldı. Türkiye’nin termal ve gece görüş kabiliyetine sahip, yerli üretim AKINCI insansız hava araçlarından birini gönderdiği ve Türk yetkililere göre helikopterin düştüğünü tespit ettiği vurgulanan haberde, olayın daha sonra alışılmadık bir hal aldığı; İran’ın Türkiye’nin insansız hava aracının aslında kaza yerini bulmadığını iddia eden bir açıklama yaptığı kaydedildi.
Haberde, Hudson Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı ve Türk savunma uzmanı Can Kasapoğlu’nun görüşlerine de yer verildi. Kasapoğlu, Tahran’ın iddiasını pek inandırıcı bulmadığını, bunun prestij kurtarma hamlesi olduğunu belirtti. Kasapoğlu, “İran, Türk bilgi üstünlüğü tarafından gölgede bırakıldı ve NATO standartlarının gerisinde kaldı.” dedi.
Ortadoğu Enstitüsü’nde Stratejik Teknolojiler ve Siber Güvenlik Programı Direktörü Mohammed Soliman ise “İran’ın bu tür senaryolarda Türk yardımına olan bağımlılığı, kendi gece görüşü ve termal görüntüleme yeteneklerinde potansiyel eksiklikler olduğunu gösteriyor. Etkili İstihbarat, Gözetleme ve Keşif (ISR) aynı zamanda gerçek zamanlı veri işleme ve analizine dayanır. İran insansız hava araçları bu işlevlerden yoksunsa, hem askeri hem de Arama ve Kurtarma (SAR) operasyonlarında kullanışlılıkları önemli ölçüde azalır.” ifadelerine yer verdi.
- “Türkiye’yi bir dron süper gücü”
Soliman, onlarca yıldır yaptırımların Tahran’ın temel Batı fikri mülkiyetine erişimini engellediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Buna karşılık, bir NATO üyesi olan Ankara, hem Doğu hem de Batı fikri mülkiyetine tam erişime sahipti ve bu, Türkiye’nin güçlü bir yerli askeri sanayi oluşturmasında ve Türkiye’yi bir dron süper gücü haline getirmede önemli rol oynadı.”
Soliman, İran’ın dronlarının “özellikle ISR ve elektronik harp yetenekleri açısından daha az sofistike olarak algılandığını, bu teknolojik farkın, Türkiye’nin İHA’larını birkaç ülkeye başarıyla ihraç ederek dron teknolojisinde lider olarak kendini kabul ettirdiği ihracat pazarında da yansıdığını belirtti.
- “İran İHA’ları teknolojik olarak ilkel”
Atlantik Konseyi’nin Scowcroft Ortadoğu Güvenlik İnisiyatifi’nde kıdemsiz araştırmacı olan Ali Bekir de kaza yerinin zorlu ortamını küçümsememekle birlikte, İranlıların yaklaşık 12 saat boyunca ilkel ve sınırlı yeteneklere sahip yöntemler kullanarak SAR operasyonlarında zaman kaybetmiş olmalarının oldukça anlamlı olduğunu belirtti.
Bazı İran insansız hava araçlarının yabancı dron sistemlerine benzer şekilde çalıştığını, çünkü “birçoğunun Batı kaynaklı bileşenler içerdiğini” belirten Bekir, “Ancak, bunlar sofistike, teknolojik olarak gelişmiş veya Türk muadilleriyle kıyaslandığında doğru sistemlerle donatılmış değiller. İran insansız hava araçları öncelikle kamikaze tarzında olup, rahatsız edici ve yıkıcı olmak üzere tasarlanmış, ancak teknolojik olarak ilkel.” diye konuştu.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde Savunma ve Askeri Analiz Araştırma Görevlisi olan Fabian Hinz, büyük ölçüde “İran’ın dron gelişiminin, daha geleneksel olarak güçlü rakipler olan İsrail gibi düşmanlara karşı asimetrik savaş gereksinimleri tarafından yönlendirildiğini, bu yüzden daha küçük dronlar, dolaşan mühimmatlar ve tek yönlü saldırı İHA’ları geliştirdiklerini” söyledi.
Türkiye’nin geliştirme yaklaşımının biraz daha geleneksel olduğunu, daha büyük Orta İrtifa Uzun Dayanıklılık (MALE) İHA’larla örneklendiğini aktaran Hinz, “Örneğin, İran’ın hizmetinde olan hiçbir şey AKINCI’nın sahip olduğu yeteneklere ve yüke sahip değil.” dedi.
Hinz, İran’ın, Gazze olarak adlandırılan ağır bir turboprop İHA tanıttığını, ancak bu İHA’nın şu anda hizmette olmadığını belirtti.