Bir Özgürlük Şarkısı Fısıldar Kanatlarım Sonsuzluğa Şükrederek - Karabük Medya Haber - Karabük HaberKarabük Medya Haber – Karabük Haber

2 Nisan 2023 - 05:30

Bir Özgürlük Şarkısı Fısıldar Kanatlarım Sonsuzluğa Şükrederek

Bir Özgürlük Şarkısı Fısıldar Kanatlarım Sonsuzluğa Şükrederek
Son Güncelleme :

05 Mayıs 2021 - 23:07

Bir Özgürlük Şarkısı Fısıldar Kanatlarım Sonsuzluğa Şükrederek

Mısır akbabası

Atmacagiller familyasından Neophron cinsinin tek türünün en küçüğüdür. Boyu 60 – 70 civarında, kanat açıklığı ise 155 -180 cm.

Karabük Mesleki Eğitim Merkezi Makine Bölümü Öğretmeni olan ve aynı zamanda fotoğraf sanatçılığı yapan Mehmet Erdem hocamızın Tokatlı Kanyonunda çektiği görüntüler.

İzleyin!

Çığlıklarla atılan özgürlüğün sesini ve o sesteki mutluluğu hissedin içinizde…

Bir kere değil; onlarca kez izleyin.

Çevrenizdeki tüm sesleri kapatın!

Hissedin

Sonra Mehmet Erdem hocamızın doğduğu yer ile O gökyüzünde süzülen özgürlüğün hikayesini okuyun.

https://youtu.be/jYM82ygZry4

Karabük’ün İncisi

Yedi candır O; yedi diyarın canı!
Adlara soy, soylara anlam verendir…

Kızılcahamam’ın, Sındırgı’nın, Ortahisar’ın mahallesi.
Merzifon’un, Kelkit’in, Kangal’ın köyü.
Karabük’ün incisi!

Tarihi öyle şanlıdır ki boyun eğdiği bilinmez.
İnsanları öyle çalışkandır ki sürülmemiş, ekilmemiş tarla görülmez.
Öyle asildir ki zorluk karşısında diz çöküp eğilmez.
Kantarı öyle hassastır ki adaletsizliğe baş eğmez.
Aç kalır, hatta açlıktan ölür ama yine de toprak vermez!
Minnet etmez!
Eğilmemek için beş kilometre öteye gitmez;
dik durmak için günlerce yol gider
Kendi kendine yeter ve hatta artar zamanı geldikçe!

Deresine bile anlamlar yüklenmiştir; garakazançömüşboğan
Kayasının adı bile Necla‘dır.
Var mı köyünüzde öyle bir kaya, adı Necla olan?

Kültürüyle olduğu gibi taşıyla da toprağıyla da farklıdır.

Taştır yolları mesela yüzlerce sene öncesinden.
Asfalt dökmek istemişler ama O katran kokan yolu köyüne sokmayıp, sadece giriş kısmına kadar müsaade etmiştir. Çocuklarına o kokuyu hiç hissettirmemiştir.
Özü gibi korumuş köyünün orijinalliğini.
Hiç bozmamış suyunu, havasını, toprağını ve hatta evlerini.

Beşyüz yıl önce nasılsa bugün de o haliyle bırakmış geleceğine.
Tıpkı dünden terkedilmiş gibi..

Özünün topraktan geldiğini bilir, pekmezi bile yaparken özündeki ak toprağı kullanır.

Ustadır.
Taşa ne istersen o şekli verir ama o taşın önünde eğilmez.
Dik durur!
Karşısında toprak varsa başı secdeye varır, var oluş kaynağı olduğu için.

Bayramları bile başkadır.
Düzünilerce yapılan çöreğin ardından akşamdan fırına bırakılan onlarca keşkek tenceresiyle ertesi günün kahvaltısında yaşanacak mutluluğu müjdeler.

Ya o kendi tarlalarından hasat edilip te taş değirmende öğütülen unla açılmış zar gibi incecik yufkadan ve bahçelerinde yetişmiş cevizden yapılan baklavaları…
Apayrı bir lezzet ve bir o kadarda mutluluk!

İşte burası BULAK kardeşim!

Kapadınız mı gözünüzü O köyde; tarihi, geleneği, örf ve adeti içinize çekersiniz doyumsuzca. Tabii en çok da huzuru bulursunuz.

Bir gün gelin köy meydanına. Etrafınıza bakının ve bir sandalye veya tabure, ha onlar da olmadı bir taş parçası alın ve o meydanın tam ortasına koyup oturun. Sonra yavaş yavaş kendi ekseninizde dönüp etrafınıza bakın. Bakarken de gözlerinizi aşağı yukarı hareket ettirin.
Bunu yapın! (Bu arada mutlaka biri size bir bardak çay getirecektir.)

Sonra size sorduğum şu soruları hatırlayın;
Ne görüyorsunuz?
Gördükleriniz içinizde neler uyandırıyor?
O anda kapatın gözlerinizi ve düşünün…
Sadece düşünün!

Bu köyü iyi tanıyın!

Civarlardaki her köyden toprak sahibi olmuş Rumların bir karış toprak dahi alamadığı tek köyün işte bu köy olduğunu biliyor musun güzel kardeşim.

Eli silah tutan tüm erkeklerini 1.Dünya savaşına, Kurtuluş Savaşına göndermiş bu köy, aç kaldığı, savunmasız ve biçare kaldığı halde bir karış toprağını Rumlara yüzlerce altın karşılığında bile vermediğini biliyor musun çok bilen kardeşim.
Bırak toprak vermeyi, köyünün kapısından bile içeri sokmadığını da biliyor musun?

Sen bunları bilmiyorsan;
dereden karşıya geçmelerine bile müsaade etmediklerini de bilmiyorsundur şimdi…

Peki ya yetiştirdikleri ürünleri, besledikleri hayvanlardan elde ettiklerini paraya ihtiyaçları olduğu halde Rumlar’a kesinlikle satmadığını ama komşularına karşılıksız verdiğini biliyor musun?

Sadece “cık mı?

Sanatçısıyla, zanaatkarıyla, ustasıyla ne insanlar yetiştirdi Bulak.

Safranbolu‘nun O tarihi evlerinin temellerinde, taşlarında, duvarlarında, ahşap işlemelerinde, döşemelerinde ve hatta bahçe kapılarında Bulaklı ustaların izleri ve becerileri vardır.

Her bir ustası toprakla başladı işe. Önce köyünün verimli topraklarını işledi sonra, el becerilerini, hünerlerini gösterdi işçiliklerinde.

Karabük ’ün İncisi Köşe yazımdan alıntıdır. İlgili yazıyı okumak için buraya dokunabilirsiniz.


Mehmet Erdem Kimdir?

Karabük Mesleki Eğitim Merkezi makine Bölümü Öğretmeni

1968 yılında Bulak Köyünde doğdum.

1984 yılında Almanya’dan amcamın hediye getirdiği fotoğraf makinesi (Revue) ile fotoğraf çekmeye ve bu hobi ile ilgilenmeye başladım. Lise, üniversite, askerlik, öğretmenlik hayatım boyunca hayatımın her evresinde fotoğraf çekmeye çalıştım.

Çalıştığım okullarda  Fotoğrafçılık Kulübü kurup bu hobiyi öğrencilerime de aşılamaya çalıştım.

Covid-19 öncesi günlerde Safranbolu Halk Eğitim Merkezi/SAKEM de Ali Baykala arkadaşımın açmış olduğu kurslara da katılım sağlayarak bu merakımı hep taze tutmaya gayret gösterdim.

Covid-19 öncesi günlerde Safranbolu Halk Eğitim Merkezi/SAKEM de Ali Baykala arkadaşımın açmış olduğu kurslara da katılım sağlayarak bu merakımı hep taze tutmaya gayret gösterdim.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.