papyonshop.com malatya oto kiralama parça eşya taşıma eşya depolama istanbul nakliyat
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpmarzinckarabükkastamonuzonguldakbartınçankırıbolu
DOLAR
32,5191
EURO
34,5735
ALTIN
2.504,25
BIST
9.548,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam
07/05/2021 08:36 | Son Güncellenme: 01/08/2021 11:42
A+
A-

Yalama

Karabük böyle değildi eskiden.

Kültürü, asaleti vardı.

Farklıydı!

Zonguldak ’a bağlı ilçeydi ama, Zonguldak dahil çevre illerden Karabük ’e gezmeye gelenlerle dolup taşardı.

Kömürlü trenlerle gelirlerdi.

Camı açtıklarında içeriye dolacak kurumla simsiyah olmayı, kükürt kokusuyla gırtlaklarının yanmasını göze alırlardı.

Ter kokulu vagonlarda sıkış tıkışlığa aldırış etmeden.

Üstelik 5 – 6 saat süren bir yolculukla…

Hiç bir eziyet ve külfet Karabük ’e gelip ‘caka‘ atmaktan alıkoyamazdı Onları.

★★★

Yenişehir ’in o muhteşem sokaklarında gezmek keyif vericiydi.

Bekçilerinden korka korka olsa da…

Her bir tarafı sosyal aktivitelerle dolu olan bir mahallede hiç bir yere girememek üzüntü verse de kokusunu almak bile güzel gelirdi.

Biraz şanslı olanların Demir Çelik Fabrikalarından bir müdür, şef tanıdığı varsa; O sayede Havuzlu Bahçeye girip kimi binlerce, kimisi yüzlerce yıllık ağaçların altında tahtadan mavi renkli sandalyelere oturup Bağlar gazozu yudumlarken havuza giren çocuklarının mutluluğuna şahit olmak apayrı bir hazdı.

Ya Mühendisler Kulübüne girebilmek.

Sanki Cennete girmek gibi bir şeydi.

Kolay değildi.

Yakın derecede bir mühendis tanıdığın ve O mühendisin tanıyıp samimi olduğu bir bekçi nöbetçiyse anca girebilirlerdi.

Memurlar Kulübü o kadar sıkı değildi ama girip, piyasanın çok çok altında bir maliyetle kaliteli yemek yiyebilmek ayrıcalıktı. Yediği yemeğin aynısını evinde yapmaya kalksa ayın sonunu getirmekte zorluk yaşardı şüphesiz. Öylesine ucuz ve kaliteliydi.

Amaç; kâr etmek değil, kaliteli hizmet vermekti sonuçta memuruna

İşçiler Lokaline girebilmek bile apayrı bir ayrıcalıktı. Hepsinden farklıydı çünkü. Mühendisler, Memurlar kulübü tek katlıyken İşçiler Lokali iki katlı ve daha büyüktü. Mimarisi de çok güzeldi. Daha geniş bahçesi, çok daha güzel manzarası vardı. Devasa çam ağaçlarıyla sarılıydı. Girip yemek yemek, eğlenmek zor değildi işçi bir tanıdık sayesinde.

Ustabaşılar lokalini pek tercih etmezdi dışarıdan gelenler. Soğuk, kasvetli bir havası vardı. Zaten sıkış sıkış bir yerdi. Üstelik yabancıya hoş gözle bakmazlardı. Bilirlerdi çünkü kimsenin kendileri gibi kuralcı olmadığını, kendilerini anlayamayacağını…

Öyle değer verirdi Karabük Demir Çelik Fabrikaları işçisine, ustabaşısına, memuruna, mühendisine, müdürlerine

★★★

Yazları apayrı olurdu Karabük

Kışın kapalı salonda seyredilen filmler yazlık sinemaya taşınırdı.

Kapalı salonlardaki en yüksek yerler özel loca olurken, yazlık sinemada asırlık ağaçların altındaki bir kaç masa çok özel bölümdü.

Locaydı.

Oradan yer alabilmeniz için ya Belediye Başkanı, ya Kaymakam, ya da Karabük ’ün ileri gelenlerinden biri olmanız gerekirdi.

Bacak bacak üstüne atıp yüzlerce yıllık ağaç dallarının arasından zar zor görünen yıldızların altında sinema seyretmek…

40 ’lı yaşların altındaki Karabüklüler ‘in göremediği ve hayal etmesi zor bir mutluluk..

Bir de lezzetleri vardı Karabük ’ün

Hacıbaba pastanesinin, Özcan pastanesinin suphangilesini, dondurmasını yemeden gelmeyin ha” direktifleri sıkı sıkı tembih edilirdi O dönemlerde Karabük ’e gelenlere.

Hacıbaba pastanesi iki katlıydı. Aile yeri vardı. Kişi başı bir dondurma söyleyip saatlerce kalkmazlardı.

Tadını doyasıya çıkarırlardı Karabük ’ün ve sunduğu nimetlerinin.

Özcan pastanesi küçücüktü ama dondurması ve suphangilesindeki lezzet koskocamandı. Oturacak yeri 3 – 5 yüksek tabureyle sınırlıydı ama kimse taburelerine bakmadı.

Karabük ’ü gezip, hazını, huzurunu alan herkes dönüş yolunda Özcan pastanesine uğrayıp birer dondurma alır ve yalayarak tren garının yolunu tutardı yaz mevsiminde.

İnadına yavaş adımlarla yürürlerdi, “inşallah geç kalırız da tren gider ve Karabük ’te kalırız” umuduyla. Karayolu yoktu çünkü…

Dondurmalarını bile yavaş yavaş yalarlardı O lezzet bitmesin diye.

Doyum olmazdı çünkü tadına, öylesine güzeldi.

Derler ya ‘anlatılmaz, yaşanır‘ diye, işte öyle bir şey.

Külahı aldığında eline, lezzeti yavaş yavaş tatmak için küçük küçük yalarlardı bitmesin bir an önce diye. Güneşin sıcaklığına fazla dayanamayan dondurma hızla erimeye başladığında bu sefer yalamalar hızlanır ve ziyan olmasın diye yerini yemelere bırakırdı.

★★★

Şimdi O dondurmalar kalmadı.

Her şey fabrikasyon oldu.

Kimyasal, lezzetsiz…

içindekileri‘ kısmında yazılanları okuyup anlamanız için kimyager olmanız gerekir.

Arıyor o eski lezzetleri insan…

Dondurma yemeği değil; yalamayı özlüyor

★★★

Bugün, Karabük ’te yalanacak dondurma kalmadı ama üzülmüyor insan.

Çünkü;

Yalanacak dondurma olmasa da, birilerinin ellerini, ayaklarını yalamayı dondurma yalamak sanan yalamaları görünce dondurma yalamaktan vazgeçiyor insan.

Neden mi?

Biz, Karabük ’te yaşıyoruz.

Onbirde iki de Karabük ’te yaşıyor.

Mezarları Karabük ’te, evleri Karabük ’te, işyerleri Karabük ’te.

Karabük ’e iş veriyor, Karabüklü ’ye aş veriyor

Onun için;

Karabük ’e ve Karabük ’ün değerlerine sahip çıkalım!

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.