Adalet Hanım ’ın Yazar Derya Cesur ile Röportajı
Kar Kavalı isminin hikayesi nedir?
Kitaba ismini veren yazı, bir hafta sonu yürüyüş grubuyla çıktığım günübirlik yolculuğu anlatıyor. O yürüyüş boyunca gördüklerimi, mırıldandığım şarkıları ve zirveye ulaştığımız sırada duyduğum o ilginç sesi kaybetmek istemedim. O günün akşamında, kalan son gücümüzle bizi evlerimize götürecek olan araca yerleşirken bu yazıyı yazacağımı biliyordum; ancak başlık yazının doğal akışında bıraktı kendini kağıda. Benim ilk düşündüğüm isim farklıydı. Yaptığımız araştırmada o ismin daha önce basılmış bir eserde kullanıldığını tespit ettik. Çok değer verdiğim yazar dostum Emine Duman kitap dosyamı inceledikten sonra Kar Kavalı ismini önerdi. Ben de tereddütsüz şekilde kabul ettim. Kapak tasarımında da bu yolculuğun resmini oluşturmaya çalıştık.
İnsan neden yazar?
İnsan neden şarkı söylerse, resim çizerse, dans ederse, gezerse, sohbet ederse onun için yazar; anlatmak için. Lakin bunu bilse de her yazar kendi yazma yolculuğunu eşeler, altındaki kök nedene ulaşmaya çalışır. Çoğunlukla ortak nedenleri vardır yazan insanların. Ben hikayelerine göz gezdirdiğim yazarların çoğunda benzer nedenlere rastladım. Kendini küçük yaşta kitap dolu bir dünyaya kapatan çocuklar çıktı karşıma. Çoğu, kendini anlatacak daha iyi bir kalabalık bulamamıştı ya da mecburen tecrit edilmiş bir çocukluğun mirasıydı yazarlık. Bende de farklı değildi durum. Okuduğum kitaplar yaşadığım hayattan daha çekiciydi. Okurken gezindiğim dünya, yaşarken deneyimlediğimden daha cazip gelirdi. O cazibeyi gerçek hayata aktarmaya çalıştığım nafile çabalarım dün gibi aklımda. Ben sınırları, genişliği sürekli değişen bir kabım. Ancak hayat öyle yüksek bir debiyle akıyor ki, onun yükünü taşımak için kendimi belli aralıklarla boşaltmam gerekiyor. Yazmak bu noktada devreye giriyor. İnsan pek çok nedenle yazabilir; lakin benim başlangıç nedenim arınmaktı.
Şimdilerde pek çok yeni yazar ve kitapla karşılaşıyoruz. “Bu ülkede okurdan çok yazar var” diye başlayan eleştiriler duyuyoruz. Bununla ilgili olarak siz ne söylersiniz?
Eleştirilerin haklı bir yanı yok değil. Ben de yayınevlerini takibe aldığımdan beri bu durumun farkındayım. Ancak bu bir yanıyla da güzel bir durum değil mi? Bir kitabı elle tutulur bir hale getirmek oldukça kararlılık gerektiren bir süreç. Okurun bu kadar az olduğu, pek çok usta yazarın bile milyonlarca insanla hiç temas edemediği dikkate alındığında tiktok ya da instagram videoları çekmek yerine büyük zahmetlere girip hikayesini, düşünü, düşündüğünü yazarak anlatmayı seçenlere saygı duyuyor insan. Bu ülkede bir yazar olarak anılmanın ne kadar güç olduğunun hepimiz farkındayız. Basılan binlerce kitaptan belki yalnızca birkaçının sahibi yazarlığı bir meslek olarak sürdürebiliyor, kalan herkes heveskar. Serzenişte bulunulan konu ‘nitelik’ olabilir. Edebi seçkinlikten uzak, alt metni ve derinliği olmayan, üslup sorunları olan çokça yayın olduğu doğru. Özellikle yetkinlik alanı dışında yazılan ve adına kişisel gelişim denilen türdeki kitaplar okuyucuda hayal kırıklığı ya da bir tür kandırılmışlık hissi yaratabiliyor. Üç bine yakın yayın evi var ve pek çoğu için edebi nitelik göz ardı edilebilir bir unsur. Ancak yayın dünyası kapılarını yalnızca tanınmış yazarlara açarsa biz bu işe nasıl cüret edeceğiz? Kıdemli okur bu tür yanılgılara pek düşmüyor. Yeni ise vasat, eski ise usta yazardır diye ayrımlar yapmıyor. Daha çok yayınevinin etiketine güveniyor. Yazarlarını ince eleklerden geçiren, iyi çevirmenlerle çalışan yayınevlerinden çıkan kitaplar okuyucunun hakkını veriyorlar.
Bir eğitimcisiniz ve yazıyorsunuz. Yazma maceranız mesleğinizle ilişkinizi nasıl etkiliyor?
Öğretmenlik hayat boyu gönüllü öğrenciliktir aslında. Benim öğrencilik yıllarımda kesin bilgi sandığım şeylerin bugün değiştiğine tanık oluyorum. Üstelik, asla öngöremediğim türde bir yaşam biçimine baş döndürücü bir hızla geçiş yaptık, yapıyoruz. Dün bildiğim yöntemler bugün yetmiyor. İnsanın adapte olma hızının oldukça üstünde bir dönüşüm çemberinin içindeyiz. Bu da beni alan bilgim dışında okumalar ve izlemeler yapmaya mecbur ediyor. 21. yüzyılın beklentilerini karşılayabilen çocuklar eğitebilmek için önce benim o becerilere hakim olmam gerekiyor. Bu da bitmek bilmeyen bir öğrenme macerası demek. Bir yerden sonra biriken tüm o şeyler arasında bağlantılar kurmayı da öğreniyor insan. Müziğin matematikle, fizikle, psikoloji, coğrafya ve sosyoloji ile ilişkisini gördüğümde bu bağlantısallığın diğer her şeyde de olduğunu fark eder hale geldim. Şimdi, öğrencilik hayatım boyunca kabusum olan doğa bilimlerine büyük bir ilgi duymaya başladım. İşte bu süreçte kendimce yaptığım tüm çözümlemeler yazı dilinde hayat buluyor. Hiçbir şey birbirinden bağımsız değil. Yüzlerce bilim dalı ve sanat tek bir şeyi açıklamak için çalışıp duruyor; hayatı. Bu yolculuk beni daha interdisipliner düşünmeye mecbur bıraktı. Bu durum eğitimciliğime büyük katkı sağlıyor. Daha bütünsel bakıyorum. Bu benim hem eğitimciliğimi besliyor hem de yazma serüvenimi. Sınıfta bir şeyler anlatırken düşündüğüm tek şey o kürsünün ve bana bakan çocukların hakkını verebilmek. Artık öğretmen bir bilgi kaynağı değil. Bilgi her yerde. Öğretmen onunla hangi mucizeleri gerçekleştirebileceğini sana anlatan, bu yolda cesaret veren kişi olmak zorunda. Yaptıklarımla ya da yapmaya çalıştıklarımla niyet ettiğim tek şey, ilham olabilmek.
Kar Kavalı kime sesleniyor? Hedeflediği belirli bir okuyucu kitlesi var mı?
Bu kitabın okuyucusu, okuduğu yazılarda kendiyle göz göze gelmek isteyen, bulduğunda gülümseyip, belli belirsiz başını sallamayı seven her kadın ve erkek olabilir kuşkusuz. Nasıl hissettiğimizin ve düşündüğümüzün yaş ve cinsiyet durumlarımızdan ziyade hangi yollara girdiğimiz, hangi sapaklardan döndüğümüz ve dünyayı hangi renkte algıladığımızla ilgisi vardır. Bu nedenle bu kitap bir kadın ya da erkek, bir genç ya da yetişkin için sınıflandırılamaz. Dünyayı “neden ve nasıl?” sorularıyla yordamaya çalışan, yanıtlar ararken yalnızlığı ile barışan herkes bu kitabın okuyucusu olabilir.
Kitabınızdaki bölümlerden birinde “ben biraz kalabalık biriyim, kendime misafir gibi yaşamam bu yüzden” diye bir ifadeniz var. Bu nasıl bir kalabalık?
Üç beş kadın aynı vücutta yaşayıp gidiyoruz Kitabın ilk yazısı olan “İçimdeki Kadınlar” da bu konuya açıklık getiriyorum aslında. Aynı şeyleri anlatıp tekrara düşmek istemem. Herkesin fırtınalı, dingin, hafif dalgalı halleri olur. Ben bu tür hava durumu değişikliklerini çok keskin şekilde hissettiğim için günü gününden son derece bağımsız haller yaşıyor ve yaşatıyorum. Bu zikzaklar bana başka başka kadınları konuk ediyormuşum hissi verdiğinden kalabalık biri olduğumu düşünürüm. Az önce yaptığı bir şey ya da söylediği bir söze, yükselişe ya da huzura inanamayan akıl o duygu durumlarına bir isim vermek zorunda kaldı. Beni yoran ve fakat beni üretken kılan da bu anormallik sanıyorum. Nihilzade Sultan, Bayan Gizemli , Delidolu ve Bayan Merdümgriz’le tanışmak, onlara bakıp kendindeki benzerliklere şaşırmak isteyen herkesi Kar Kavalı’na beklerim.
Kar Kavalı ’nı nasıl edinebilir okuyucularımız? Her yerden temini mümkün mü? Güncel çalışmalarınızı ve sizi nereden takip edebiliriz?
Online alış veriş özellikle salgın döneminde hayatımızı oldukça kolaylaştırdı. Hem zamansal hem de sıhhi kaygılar nedeniyle internet üzerinden alış verişi daha çok tercih ediyoruz. Artık çoğu ciddi okuyucu kitaplarını online mağazaların sepetlerinde biriktirerek alıyor. Kar Kavalı da tüm bilinen online kitap mağazalarından temin edilebiliyor. Yurt dışı satın alma da yapılabiliyor bu sayede. Güncel yazılarım online yazı bloğum Demlik Edebiyat’ta yayınlanmaya devam ediyor. Aynı isimle açılmış sosyal medya hesaplarından da takip mümkün. Ayrıca kar_kavali adıyla açılmış bir instagram adresi de mevcut. Burada kitapla ilgili küçük alıntılar, okuyucu görüşleri paylaşılıyor. Elbette okuyucular kişisel sosyal medya hesaplarımı da takip edebilirler. Kar Kavalı onları benimle buluşturacaktır.